Cilt: 17 - Sayı: 3

ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN

Son Sayı: Aralık 2025

Makaleler

The termination of the European Community Association Agreement (ECAA) and the introduction of the Points-Based Immigration System (PBS) after Brexit constituted a major rupture in the legal and social position of Turkish migrants in the United Kingdom. For nearly fifty years, the ECAA had offered a semi-European framework of rights, predictability, and business-based settlement. Its abolition replaced a rights-based model with a conditional regime governed by economic value, sponsorship, and skill thresholds. This article examines how Brexit has reshaped the legal, economic, and socio-cultural integration pathways of Turkish migrants and develops a socio-legal conceptualisation of integration as resilience: the capacity to sustain belonging under restrictive and uncertain conditions. Using qualitative document analysis, the study synthesises Home Office statistics (2015–2024), ONS labour market data, and key legislative instruments. A comparative analysis of the ECAA and PBS regimes highlights a shift from predictable inclusion to conditional belonging, narrowing self-employment routes and increasing precarity, particularly through the reclassification of much Turkish labour as “unskilled.” Despite these constraints, Turkish communities display significant resilience through digital entrepreneurship, informal economies, and community-based solidarity networks. By framing integration as resilience, the article contributes to rethinking migration governance in post-Brexit Britain and underscores the continued co-construction of belonging through everyday participation even as legal guarantees diminish.

Azerbaycan, müzik eğitiminde ve icrasında önemli bir konuma sahiptir. Bestecileri arasında Fikret Emirov, özellikle yetkinliği ve eserlerinin özgünlüğü ile öne çıkan isimlerden biridir. Küçük yaşlardan itibaren babasının yönlendirmesiyle müzikle iç içe büyüyen Emirov, çocukluk ve ergenlik döneminde önemli besteciler ve sanatçılarla tanışma fırsatı elde etmiştir. Üniversiteye kabul edilmesi ise bestecilik kariyerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde birçok önemli eseri yazmaya başlamış olup, eserlerinin birçoğu Azerbaycan müziğinde tarz olarak ilk olma özelliği taşımaktadır. Avrupa müzik formlarını milli ezgilerle ustalıkla birleştiren Emirov, Azerbaycan müziğinin gelişiminde merkezi bir rol oynamış bir besteci olarak öne çıkmaktadır. Bu araştırmada, Fikret Emirov’un yaşam öyküsü, müzik eğitim süreci, eserleri ve bestecilik kariyeri detaylı bir şekilde incelenmiş; böylece Azerbaycan kültürü ve müzik geleneği içerisindeki Emirov’un sanatsal katkıları ve önemi vurgulanmayı amaçlamaktadır.

Bu çalışma, Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi Bakara'nın Kur'an Yolu Meali'nde kullanılan söz dizimi çeşitlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın temel varsayımı, mealdeki cümle türlerinin anlam aktarımı ve metin anlaşılırlığı üzerindeki etkisidir. Söz dizimi yapısının çözümlenmesi, dil ve söylem bakımından da önemlidir. Nicel ve nitel yöntemlerin birlikte kullanıldığı araştırmanın veri kaynağı Hayrettin Karaman ve diğerlerinin hazırladığı mealdir. Özkan ve Sevinçli'nin söz dizimi tasnifi esas alınarak bu kaynaktaki cümleler; yükleminin yerine, türüne, anlamına ve yapısına göre sınıflandırılmıştır. Yüklemlerinin türüne göre 867 (%72) fiil cümlesi, 325 (%28) isim cümlesi vardır. Fiil cümlelerindeki çekimli fiillerin çok azı birleşik zamanlıdır. 801 (%88) kurallı cümleye karşılık 105 (%12) cümle devriktir. Emir cümlesi sayısı 239'dur. Olumlu cümleler (n= 824), olumsuzlara (n=125) göre açık farkla fazladır. Yapılarına göre basit cümle sayısı (528 / %44), birleşik ve sıralı cümlelerin toplamından (547 / %56) azdır. Bu yapı, mealin kolay okunması ve anlaşılması bakımından dille ilgili zorlukları göstermektedir. Meallerin daha yalın ve anlaşılır olabilmesi için Türk Dili uzmanlarına danışılması gerektiği önerilmektedir. Böylece yazım ve noktalama yanlışlarıyla anlatım bozukluklarının olmadığı, basit ve kurallı cümle yapısının tercih edildiği mealler yazılabilir. Bu çalışma, Kur'an-ı Kerim mealinin dil bilgisel bakımdan değerlendirilmesine dair sistematik bir yaklaşım sunmaktadır.

Bu çalışma, Gordon’un dismusia kavramını Türkiye’deki müziksel okuryazarlık ve bilişsel işlemleme literatürü çerçevesinde yeniden ele almayı amaçlamaktadır. Araştırma nitel bir tasarımla yürütülmüş; müzik eğitimi, özel eğitim ve öğrenme güçlükleri alanındaki ilgili akademik çalışmalar kapsamlı bir doküman analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, erişilebilen ulusal literatürde “dismusia” kavramını ismen ve doğrudan ele alan çalışmaların sınırlı olduğu görülse de; fonolojik farkındalık, sembolik öğrenme ve ritmik süreklilik odaklı mevcut çalışmaların, dismusianın temelindeki bilişsel mekanizmalarla güçlü bir paralellik gösterdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle disleksi araştırmalarında tanımlanan sembol–ses eşleme ve ardışık takip sorunlarının, müziksel nota okuma güçlükleriyle ortak nöro-bilişsel temellere dayandığı anlaşılmaktadır. Bu sonuçlar, müziksel okuryazarlık problemlerinin yalnızca pedagojik eksikliklerle değil, bilişsel işleyiş süreçleriyle birlikte bütüncül olarak yorumlanması gerekliliğini göstermektedir. Sonuç olarak çalışma, dismusia kavramının Türkiye bağlamında müzik eğitimine hem tanısal yaklaşımlar hem de kuramsal temeller düzeyinde özgün bir katkı sunma potansiyeli taşıdığını vurgulamaktadır.

Türkmen edebiyatında düzyazı türünde realizm akımı gereği birçok yaşanmış sosyal vaka ele alınır. Düzyazıya bağlı edebi türler içerisinde ise gerçekçi hadiselerin işlendiği edebi metinler olarak roman ve Türkmen literatüründe povest, Türkçede uzun hikâye/hikâyet denilebilen yazın türleri öne çıkar. Anlatı esaslı bu metinlerde Türkmen tarihinde insanlar üzerinde derin acılar ve izler bırakmış zulüm ve esaret teması sıkça konu edinilmiştir. Türkmenistan’da siyasi birliğin parçalanmasıyla 18. yüzyıldan itibaren doğuda Hive Hanlığı batıda İran Şahlığının baskıları artar. Bu süreç Ekim Devrimi’ne kadar devam eder. Yaklaşık üç yüz yıl süren acılara kayıtsız kalmayan Türkmen yazarlar, eserlerine zulüm ve esaret hadiselerini taşır. Başta Ata Govşudov ve Tirkiş Cumageldi olmak üzere tanınmış yazarlar, roman ve povestlerinde Türkmen tarihinin bir parçası olan esaret yıllarını anlatır. Zulüm ve esaret temasını işleyen diğer Türkmen yazarlara Beki Säytekov, Gurbandurdı Gurbansähedov, Mämmetnazar Hıdırov, Gılıç Kulıyev, Nargılıç Hocageldiyev, Atacan Tagan, Yazmırat Mämmediyev, Mämmet Seyidov, Nazar Geldiyev, Hocanepes Meläyev, Rahım Esenov örnek verilebilir. Bu çalışmada önce araştırmanın anlaşılmasını kolaylaştırmak için tarihi malumatlarla bir temel oluşturulmuş, ardından ismi geçen yazarların roman ve povetlerinden hareketle Türkmenlerin yaşadığı zulüm ve esaret hadiselerinin analizi yapılmıştır. Esaret süreçlerinin nasıl yaşandığı gerçek vakalar üzerinden izah edilmiştir. Böylece Türkmen anlatılarında, tarihte derin izler bırakan zulüm ve esaret temasını yazarların hangi amaçlar için eserlerinde ele aldığı izah edilmiştir.

Semboller amblem, motif, kıyafet, forma, bayrak, flama, heykel, vb. gibi çok çeşitli görseller olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlu ilk çağlardan itibaren çetin tabiat koşullarıyla yüzleşmiş, güçlükle hayatta kalabilme mücadelesi vermiş ve dünyayı hayvanlarla paylaşmıştır. Zamanla, hayvanların davranışlarını, nasıl yaşadıklarını ve karakteristik özelliklerini çözen insanlar, çetin tabiat koşullarına iyi uyum sağlayıp hayatta kalabilen hayvanlara hayranlık beslemiş ve onlara sembolik anlamlar yüklemeye başlamıştır. Bu çalışmada, öncelikle Aksoy’un (1945) Gaziantep Ağzı adlı yapıtının ikinci cildindeki 2400 atasözü ve deyim incelenerek içinde hayvan adlarını barındıran atasözleri tespit edilmiştir. İlk belirlemenin ardından, hayvanların olumlu ve olumsuz anlam olarak hangi grupta yer aldığı belirlenmiştir. Daha sonra ise, söz konusu hayvanların sembolik olarak hangi grupta, hangi anlamları, nasıl temsil ettiği örneklerle sunulmuştur. İncelenen atasözlerindeki olumlu anlamda kullanılan hayvan sembolleri;  güvenirliği/ işe yararlığı, asaleti/ soyluluğu/soya çekimi, zekâyı/ aklı, uğuru/ kısmeti, sadakati ve gücü temsil eden kavram kodları altında toplanmıştır. Olumsuz anlamda kullanılan hayvan sembolleri ise olumlu anlamların neredeyse iki katına yaklaşık olarak tespit edilmiş; güçsüzlüğü, iflah olmazlığı/ kötü soyu, uğursuzluğu/sevimsizliği, nankörlüğü/huysuzluğu, saldırganlığı, güvenilmezliği/işe yaramazlığı/değersizliği, kurnazlığı/sinsiliği, açgözlülüğü/ doymazlığı, akılsızlığı/ aptallığı ve tembelliği temsil eden kavram kodları altında toplanmıştır. Bu bağlamda, atasözlerinde çoğunlukla hayvanların olumsuz özellikleri ve eksik taraflarına dikkat çekerek benzer duruma düşmemek için nasihat amacıyla kullanıldığı söylenebilir.

Bu çalışma, iki farklı dil ailesine ait olan Türkçe ve Danca dillerinin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarını, çok boyutlu bir yaklaşımla karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Araştırmada, Türkçe ve Danca için A1 düzeyinde iki kitap ele alınmıştır. Çalışmanın temel amacı, bu kitapların dil bilgisi sunumu, kelime öğretimi, dört temel dil becerisine (okuma, yazma, dinleme, konuşma) verdikleri ağırlık ve pedagojik yaklaşımlar açısından benzerlik ve farklılıklarını belirlemektir. Nitel araştırma deseninde yapılan bu çalışmada doküman inceleme yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda, her iki kaynağın Avrupa Ortak Başvuru Metnine (CEFR) uyumlu biçimde yapılandırıldığı gözlemlenmiştir. Bulgular, Türkçe kitabının anlama becerilerine (okuma ve dinleme) daha fazla odaklandığını, buna karşılık Danca kitabının üretim becerileri (konuşma ve yazma) açısından daha zengin ve etkinlik açısından daha çeşitli olduğunu göstermektedir. Ayrıca Danca kitabında telaffuz bölümünün varlığı, sözlü iletişim becerilerine verilen önemi pekiştirmektedir. Türkçe kitabında ise görsel destek ve metin çeşitliliği daha geniş olup, kelime öğrenimini destekleyici öğeler öne çıkmaktadır. Ancak, yönlendirme açıklıklarının ve iletişimsel etkinlik sayısının sınırlı olması, pedagojik yeterliliği sınırlandırmaktadır. Çalışmanın sonuçları, yabancı dil öğretiminde materyal geliştirme sürecinde içerik çeşitliliği, beceri dengesi ve iletişimsel yönün bütüncül şekilde ele alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Gelecek çalışmalarda, kitapların hedef yaş grubuna uygunluğu, kültürel içerik derinliği ve öğrenci-öğretmen geri bildirimleri gibi unsurların da dâhil edilmesi önerilmektedir.

16.yy ın sonlarından itibaren 84 bin hane ve 12 beylik halinde Anadolu’ya gelen Barak Türkmenleri, Erzurum üzerinden guruplar halinde Erzincan, Sivas yolu ile Yozgat’a gelmişlerdir. Hayvancılık ile uğraşan Baraklar için bu bölge oldukça uygun olmasına rağmen, gerek yaşanan sorunlar ve gerekse Osmanlı Devletinin iskân politikaları nedeni ile daha sonraki süreçte Gaziantep ve günümüzde Suriye toprakları içerisinde bulunan Rakka, Colap bölgesine iskân ettirilmiştir. Günümüzde ise Barak Türkmenleri daha çok Gaziantep’in Nizip, Oğuzeli ve Kargamış bölgesinde yaşamaktadır. Fakat özellikle müzik kültürü bakımından, Kilis, Kahramanmaraş, Hatay(Kırıkhan) ve Adana’ya kadar olan geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Yapmış olduğumuz bu çalışmada; Barak Türkmenlerinin günümüzde en yoğun olarak yaşadığı Gaziantep’in Nizip, Oğuzeli ve Kargamış bölgesinde icra edilen iskân havaları esas alınmıştır. Konu ile ilgili arşiv çalışmaları, yazılı kaynak taramaları ve alan araştırmaları yapılarak on adet iskân havası tespit edilebilmiştir. Bu eserlerin notaları yazılarak üzerlerinde tasnif ve tahlil çalışmaları yapılmıştır. Bu verilere dayanarak iskân havaları ile ilgili bilimsel sonuçlara ulaşılması amaçlanmıştır. Bunun sonucunda iskân havalarının; Nikriz makamında, bir oktavı aşan ses genişliğinde, kahramanlık, iskân ve sevda konularındaki uzun havalar olduğu tespit edilmiştir.

Müzik hem sanatsal hem de kültürel miras olması açısından bireyler ve toplumlar için kültürel yaşamın önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Her toplumun kendine özgü müzik türleri, bu sanatın çeşitliliğini ve zenginliğini artırmakta, bireysel ve toplumsal deneyimlere estetik boyut kazandırmaktadır. Müziğin işlevleri yalnızca kültürel veya ekonomik boyutlarla sınırlı kalmayıp estetik değerler aracılığıyla da bireylerin duygu ve düşünce dünyasını beslemekte ve toplumsal bağları güçlendirmektedir. Bu çalışmada, müzik estetiği kavramı literatür tarama yöntemiyle ele alınmış ve farklı dönemlerdeki estetik yaklaşımlar ile Türk ve Batı müziğindeki estetik anlayışlar karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Araştırma, literatürde yer alan kuramsal ve tarihsel kaynaklarla sınırlı olup uygulamalı alanlara dair analizleri kapsam dışı bırakmıştır. Belirli dönem ve yaklaşımlara odaklanması, çalışmanın kuramsal değerlendirmesini güçlendirmekte ve literatür temelli bir analiz sunmaktadır. Elde edilen bulgular, Türk müziğinde estetik değerlerin şiirsel ve melodik yapılarla, Batı müziğinde ise biçimsel ve düşünsel ilkelerle şekillendiğini göstermektedir. İki gelenekte de estetik yargının oluşumunun, kültürel temeller kadar besteci ve dinleyici arasındaki anlam aktarımıyla da yakından ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışma, Türk ve Batı müziklerindeki estetik farkları vurgulayarak iki müzik geleneği arasındaki ortak temelleri kuramsal düzeyde ortaya koymayı ve müzik estetiği alanında karşılaştırmalı bir perspektif geliştirmeyi amaçlamaktadır.

Bu araştırma, Güzel Sanatlar Liseleri (GSL) Müzik Bölümü’nde okutulan Batı Müziği Teori ve Uygulaması (BMTU) dersinde kullanılan kaynakların ve ders müfredatının üniversitelere girişte uygulanan müzik yetenek sınavlarına uygunluğunu değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Durum tespitine yönelik tarama ve görüşme modellerinin kullanıldığı nitel bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemini oluşturan Türkiye’nin yedi bölgesinden seçilmiş 14 BMTU öğretmeniyle yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiş, kullanılan kaynaklar doküman analiziyle incelenmiştir. Elde edilen veriler neticesinde tüm katılımcılar MEB tarafından belirlenmiş ders kitaplarını kullanmakta; çoğunluğu ayrıca Muammer Sun Solfej 1, Lavignac 1A ve Vicdan Tabakoğlu Bona ve Müzik Teorisi notları kaynaklarından faydalanmaktadır. Araştırma sonucunda, üniversite yetenek sınavlarıyla uygunluğu açısından incelendiğinde MEB kitaplarının içerik yönünden eksik, kapsam ve örneklendirme açısından yetersiz olduğu, Muammer Sun Solfej 1’in ise sistematik olarak doğru ve seviyeye uygun bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca BMTU haftalık ders saatinin azaltılmasının, konuların derinlemesine işlenmesini engelleyerek öğrencilerin sınav başarısını olumsuz yönde etkilediği sonucuna varılmıştır.

Bu çalışmanın konusu; TRT Türk halk müziği repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki uzun hava türlerinin incelenmesidir. Bu çalışma, nitel bir araştırma olup çalışma verileri doküman analizi yöntemiyle toplanmış ve bu bağlamda TRT repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki uzun havalar kullanılmıştır. Bu uzun havalar, araştırmanın evrenini oluşturmakta ve TRT repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki 35 uzun hava ise araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Bu araştırma; TRT repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki uzun hava ile sınırlıdır. Bu araştırma ile TRT repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki uzun hava türlerinin neler olduğu ortaya konularak analizinin yapılması ve yorumlanması neticesinde literatüre katkı sağlamayı amaçlamıştır. Bu çalışmada, TRT repertuvarında bulunan Elazığ yöresindeki 35 uzun hava, türlerine ve makamlarına göre incelenmiştir. Bu bağlamda 35 uzun havanın 1’inin Çargâh, 12’sinin Hüseyni, 1’inin Karcığar, 1’inin Saba, 4’ünün Uşşak, 1’inin Segâh, 5’inin Hicaz, 3’ünün Muhayyer, 2’sinin Rast, 1’inin Hüzzam, 1’inin Gerdaniye, 1’inin Nihavent makamında olduğu tespit edilmiş ancak 2’sinin ise makamı tespit edilememiştir. Bu 35 uzun havanın 23’ünün serbest bir şekilde icra edildiği, 3’ünün ayak bölümleri 2/4’lük usûllü, 2’sinin ayak bölümleri 3/4’lük usûllü, 1’inin ayak bölümleri 4/4’lük usûllü, 1’inin ayak bölümleri 9/8’lik usûllü, 5’inin ise ayak bölümleri 10/8’lik usûllü bir şekilde icra edildiği görülmüştür.